07 Ekim 2024

İstanbul’da alışkın olmadığımız bir toplantı

AB’li katılımcılar da Türkiye’nin jeopolitik ve ekonomik olarak Batı dünyası için önemini somut örnekler ve önerilerle anlattılar

Küresel sorunlara stratejik çözümler

Paris Bosphorus Enstitüsü’nün Dr. Bahadır Kaleağası başkanlığında yıllık İstanbul toplantısı çerçevesinde önemli bir beyin fırtınası, Pera Müzesi ve Yapı Kredi Kültür Merkez’inde 3-4 Ekim tarihlerinde gerçekleşti. Her yıl Avrupa Birliği ve Türkiye’den birçok siyaset, iş dünyası, akademi, sivil toplum ve gençlik temsilcisini bir araya getiren bu toplantı dizisinin 2024 yılı başlığı “Küresel Sorunlara Stratejik Çözümler: Avrupa, Türkiye ve Ötesi” olarak saptanmıştı.

Daha etkin bir Avrupa ve Türkiye’nin AB sürecinin anahtar rolü

Dışişleri Bakanlığı Bakan Yardımcısı Büyükelçi Mehmet Kemal Bozay’ın açılış ve Bahadır Kaleağası’nın açılış ve kapanış konuşmalarında ortak vurgu küresel dönüşümün daha etkin bir Avrupa gereğini işaret oldu. Yuvarlak masanın açışını ise Bosphorus Enstitüsü Bilim Kurulu Eş Başkanı Ümit Boyner, TÜSİAD Başkanı Orhan Turan, uluslararası ekonomiden sorumlu Avrupa Parlamenterlerinden Marie-Pierre Vedrenne ve Fransa Başkonsolusu Nadia Fanton yaptılar. Boyner ve Turan son derece vizyoner, somut bir analiz ile hem AB’nin son Draghi raporu bağlamında atması gereken adımların aciliyetine hem de bu yönde Türkiye’nin AB sürecinin anahtar rolüne değindiler. Gerek Vedrenne, gerek aralarında, halen veya geçmişte büyükelçilik, bakanlık, senatörlük ve şirket başkanlığı gibi önemli görevlerde bulunan AB’li katılımcılar da Türkiye’nin jeopolitik ve ekonomik olarak Batı dünyası için önemini somut örnekler ve önerilerle anlattılar.

AB’nin ekonomik ve kurumsal reformu

Toplantıda genel olarak kabul gören bir gerçek var: küreselleşme finans, yapay zekâ, yeşil dönüşüm ve Çin rekabeti gibi unsurlarla hızlandı. Bu durum ABD’den Japonya’ya uzanan geniş Batı dünyası içinde AB’nin ekonomik ve kurumsal reformunu kaçınılmaz kılıyor. AB geri kaldığı konularda özeleştiri yapma ve eyleme geçme başarısını gösteriyor fakat zamana karşı daha da hızlanmalı.

Bu süreçte Türkiye AB entegrasyonunda yer almalı

Türkiye ise bu süreçte daha güçlü bir şekilde AB entegrasyonunda yer almalı. Gümrük Birliği, yeşil dönüşüm ve dijital çağa uygun olarak yenilenmeli. Özetle genişleyen küresel ortamda Avrupa da ekonomi, güvenlik, hukuk, enerji ve demokrasi alanı olarak genişlemeli. Bu arada tabii ki bugünkünden farklı olarak, AB daha esnek üyelik sistemlerine doğru evriliyor, tüm kıtayı Atlantik’ten Karadeniz’e kapsayacak bir yöne gidiyor. Küresel değer ve tedarik ağlarında rekabet de Türkiye için fırsat. Bu çerçevede Türkiye daha güçlü bir demokrasi ve ekonomiye sahip olmalı. Hem Batı dünyası içinde güçlenmeli hem de bir Avrasya merkezi olabilmeli.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun konuşması

Toplantının onur konuğu İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da konuşmasında dünyada savaşlar, göç, insan hakları, iklim krizi ve dijital ekonomi gibi bir dizi dönüştürücü etkenlere değindi; Türkiye’nin küresel barış ve refah için önemini vurguladı; Avrupa Birliği’nin son yıllardaki politika zafiyetlerine ve reform gereğine dikkat çekti. İmamoğlu, “ülkemizin geleceğini demokratik, çoğulcu, insan hak ve özgürlüklerine, hukukun üstünlüğüne saygılı ülkelerin arasında görmekteyiz” diyerek “siyasi mücadelemizin istikametinin bu olduğunu“ özellikle vurguladı.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Paris Bosphorus Enstitüsü'nün yıllık toplantısında

İki yuvarlak masa toplantısı

Toplantıda, iki Yuvarlak Masa düzenlendi: Bu masaların birinde tartışmalar, gazeteci Barçın Yinanç’ın yönettiği “Değişen küresel ortamda Avrupa’nın geleceğini şekillendirmek” temasına odaklandı.

İkincisinde ise ADP/TAV CEO’su ve Fransa Türkiye Ticaret Odası Başkanı Franck Mereyde’in yönettiği “Uygarlık geçişi: Teknoloji, İklim ve Ekonomi” başlığı altında, somut sorunlar ve çözümler tartışıldı. Fransa ve Türkiye arasında bu konulardaki iş birliğinin tüm Avrupa ve bölgesi için değeri vurgulandı.

Toplantının dikkat çekici özelliği

Gündemi güncel diplomasi ve modern teknoloji konularından oluşan görüşmelerin en dikkat çeken özelliği, tartışmaların son derece uygar bir çalışma atmosferinde ve herkes için yararlı geçmiş olması. Gerek Türk ve gerek yabancı katılımcılar tartışmalarda görüşlerini uzun yıllardır benzeri etkinliklerde duymaya alışık olmadığımız ölçüde dirayetli, sorumluluk taşıyan ifadelerle açıkladılar.

Türk katılımcılar, muhataplarının “Türkiye’yi parçalamak isteyen dış güçler" oldukları havasına kendisini kaptırmadı. Aralarında Almanya ve Fransa’dan eski bakanlar ve halen görevde bulunan yüksek düzeyli görevliler, Parlamento üyeleri, tanınmış sivil toplum temsilcileri olan yabancı katılımcılar, mutedil beyanlarını, benzeri saygılı tutumlar çerçevesinde sırf gündem maddeleriyle sınırlı tuttu. Kimse kimseye laf sokuşturmaya kalkışmadı. Yabancı konuşmacılar arasından Türkiye’nin Avrupa Birliği'ne ihracatında avantajlı yönlerini yansıtan konuşmalar dikkat çekti. Toplantı, herkesin ilgisini canlı tutan bir atmosferde yapıldı.

Karşılıklı anlayış ve iş birliği temelinde gerçekleşen bir etkinlik

Bu önemli. Çünkü ülkemizde bu tür toplantılarda bir atışmaya ve karşılıklı ithamlara yer veren bir içerik bulunmaması etkinliğin haber değerini oradan kaldırıyor. Bu durum, bilgi temelli benzeri önemli ve yapıcı toplantılardan kamuoyumuzun haberi olmaması sonucunu beraberinde getiriyor. Sonuçta Türkler ve AB üyeleri arasında karşılıklı anlayış ve iş birliğine dayalı bir etkinlik gerçekleştirilmesi yolunda çaba harcanmasının yarar sağlamayacağı inancı yerleşmiş oluyor. Bu inancın yaygınlaşması ise ilişkilerimizin gelişmesini teşvik etmiyor. Tam da bu nedenle zengin gündemli söz konusu toplantıdaki tartışmaların muhtevası ve yapılan açıklamaların üslubunun kamuoyumuzla paylaşılması önem taşıyor.

Katılımcıları ve dinleyicileri tatmin eden bu etkinlik Başkan Bahadır Kaleağası’nın kapanış sözleriyle sona erdi:

“İnsan uygarlığı daha iyi ülkeler, şirketler, kurumlar ve daha iyi bir uluslararası sistemi hak ediyor; bu bir varoluş meselesidir artık"

Özdem Sanberk kimdir?

Özdem Sanberk, 1938 yılında Ankara'da doğdu. 1958 yılında Galatasaray Lisesi'ni, 1962 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi.

Dışişleri Bakanlığı'na 1963 yılında giren Sanberk, Madrid, Amman, Bonn, Paris ve Brüksel büyükelçiliklerinde çalıştı; OECD ve UNESCO daimi temsilciliklerinde çeşitli derecelerde görevde bulundu.

Dışişleri'nde ekonomi dairesinde çalıştığı sırada tanıştığı Başbakanlık Müsteşarı Turgut Özal'ın Başbakan olmasından sonra, 1985–1987 yıllarında dış politika danışmanlığını yürüttü.

Sanberk, 1987'den sonra bakanlığın merkez ve dış teşkilatlarında Avrupa Topluluğu nezdinde T.C. Daimi Temsilciliği ve Büyükelçiliği (1987-1991), Dışişleri Müsteşarlığı (1991-1995) ve T.C. Londra Büyükelçiliği (1995-2000) gibi görevler yürüttü.

Özdem Sanberk emeklilik yıllarında, Türkiye ve yurt dışındaki düşünce kuruluşlarında düşünsel etkinliklere, ulusal ve uluslararası konferans ve seminerlere yönetici ve konuşmacı olarak katılım sağlamaya devam etmektedir. Sanberk ayrıca dış politika alanında yazılı, sözlü ve görsel yayın yapan ulusal ve yabancı basın organlarında konuşmalar ve yayınlar yapmaktadır.

Haziran 2021'den itibaren T24'te, ağırlıklı olarak dış politika ve dünyadaki gelişmeler üzerine yazıları yayımlanıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

KKTC limanlarının, GKRY gemilerine açılması

Kıbrıs konusunda AB tarafından uğradığımız açık haksızlıklar bizde, basında ve kamu oyumuzda ve siyaset hayatımızda yeteri kadar şiddetli toplumsal tepki yaratmıyor?

Biden'ın çekilmesi birçok soruyu beraberinde getirdi

Adaylığı altın bir tepside Kamala Harris’e sunmak yerine medyanın ilgisini çeken yeni bir namzet üzerinde mutabakat sağlanmasının zor olduğu anlaşılıyor...

Türkiye’nin önündeki iki seçenek: Uygar dünyaya açılma veya kendi içine kapanma

Cumhuriyetimiz, kuruluşundaki uygarlık vizyonuna avdet etmeden içe kapanmaktan kurtulmaz. Bugün bir milletin içe kapanması yoksulluk, yozlaşma ve çöküş demektir.

"
"